6 Haziran Cumartesi, 2020 Saat: 05:13.

  Yalnızca uyku düzenimin ve moralimin bozuk olduğu zamanlarda yazdığımı fark ettim. Uyku düzenimin ve moral bozukluğumun ne kadar bağlantılı olduğu, benim için merak konusu. Uyku düzenim bozulunca moralimi mi etkiliyor acaba? Neyse. Sonuç olarak şuanda her ikisi de bozuk.

  Söylemek istediğim bir şey var. Birisi hakkında bir şey. Ne hissettiğimi, aynı cümlelerim gibi, toparlayamıyorum. Esma'dan hoşlanıyorum sanki. Ama sanki. Çünkü ne derinlemesine bir konuşma yapabildik ne de yüz  yüze görüşebildik. Hatta yüzünü, gözümün önüne getirmekte bile zorluk çekiyorum. Şuanda içimi kaplayan sıkıntı ise, dış görünüşün çok  ötesinde. Bunu, direkt söylemek yerine, şöyle bir örnekle anlatacağım: O, beni çok iyi tanımıyor. Sinirli yanımı bilmiyor. İnatçı yanımı da bilhassa. Gıcık kapmadığım, bir derdimin olmadığı her insana davrandığım gibi, ona da kibar davranıyorum. Ya da öyle davrandığımı düşünüyorum. Bilmiyorum. Lafı uzatmadan esas mevzuya geleyim. Ben de onu aynı şekilde tanımıyorum. Ya o da bana sadece kibar tarafını gösteriyorsa? Şimdiye kadar hep kibar davrandı ve itiraf etmeliyim ki bu yönü hoşuma gidiyor. Ama beni gönül rahatlığıyla "hoşlanıyorum" demekten alıkoyan şey: ondan emin olamamam.

  Ondan emin olamayınca, daha doğrusu onu yeteri kadar tanıyamayınca, kendimden de emin olamıyorum. Anlaşıp anlaşamayacağımızın, birbirimize uygun olup olmadığımızın mukayesesini yapamıyorum. Kafam karışık.
 
  Bir kafa karışıklığı daha: acaba kendimi, kendimce uygun birini sevmek konusunda zorluyor muyum?

  İçim o kadar daralıyor ki........... Kafayı da yedirtir, içinden de ağlatır. Ağzına sıçar.

  Yemin ederim ki küfrü sevmiyorum. Bu öfkemi de sevmiyorum. Ama bu iki aşağılık öylesine koordine olmuş, öylesine yapışmışlar ki bana, müzik dediğimiz olgu için ses neyse, benim için de bu ikisiymiş sanki. Bence biraz abarttım. Şöyle desem daha doğru olur: Kötü alışkanlığım. Alışmış da kudurmuştan betermiş.

  Sorumluluklar yine aksatıldı. Pişmanlık ve DAHA DAHA da kötüsü EŞEKLİK ETMEK hissi içimi kaplıyor. Ben götüyle oynayan aptalın tekiyim. Yapmam gerekenler belli, yaptıklarımın ve yapacaklarımın sonucu belli ve ben hala TAM BİR APTALLIK ABİDESİ olmaya devam ediyorum. Büyük harfle yazdığım yerler bağırmam değil, içimdeki öfkeyle yaptığım vurgu. Normalde konuşurken o kadar çirkin geliyor ki bu halim. Neyse. Ben düzelmem; hatta düzelemem. "Benden adam olmaz" bu cümleyi kurduğumda 12 yaşındaydım. Birisinin kendimi ban böyle hissettirdiği için değil, kendim hakkında böyle düşündüğüm için kurmuştum bu cümleyi. Hala öylesine böyleyim ki...
Ben cidden ne çevremdeki insanların bana verdiği değeri hak edecek ne de Yüce Allah'ın bana bahşettiği bütünü hak edecek birisi değilim. Öyle ki, varlığım, hafızasında yer ettiğim bütün insanlardan silinmeli ve yok edilmeliyim. Ama öyle bir yok edilmeliyim ki, kimsenin değer vermeyeceği, hatırlamayacağı, umursamayacağı, en aşağılık şekilde.

  Bu saydıklarımın hiç birini hak etmemiş olabilirim. Ama bunlar: yapageldiğim şeylerden ötürü, kendime yapmak istediğim, kendime ceza olarak mübah gördüğüm şeyler.

  Bütün gün kendimi geliştirmek için hiçbir şey yapmıyorum. Öyle ki, içimde hissettiğim bu eksikliği kapatmak için zibilyon tane oyun oynayıp, onlarda gelişmeye çalışıyorum. Tam bir mastürbasyon değil mi? İçsel mastürbasyon. Ruhani mastürbasyon. İçsel götle oynamak.

  Cidden içim daralıyor. Vega - Serzenişte: güzel şarkı. Ulan bunu yazar yazmaz bitti ve beni bitirdi.

  Ya, bir süredir düşünüyorum da: birkaç sene önceki ben ile şu anki ben ne kadar ayrı insanlar. Ne kadar öğrenmeye açtım... Şimdi ise ne kadar kusmak isteği var içimde. Niye böyle oldu ki? Keşke bilsem diyeceğim de, keşke hakkımı buna harcamak istemem. Keşke bu hale gelmeseydim.

 Cidden bir problemim var. Bir şeyleri değiştirmek istiyorum ama çaba harcamıyorum. Sihirli bir değnekten medet umacak kadar da düşük hissetmiyorum kendimi. Sanki, orta halli bir çözüm bulmak istiyormuşum gibi. Hem problemi çözeceğine inandığım, hem de elde etmek için çaba harcayacağım. Şüphesiz ki Allah'ın bana yardım etmeye gücü yeter. Ama ben öyle aşağılık, öyle asalak, öyle mal bir orospu çocuğuyum ki bırak Yüce Allah'tan bir şey istemeyi, onun benden istediği şeyleri yerine getirmekten kendimi aciz bıraktığım için, Yüce Allah'ı aklıma getirmeye bile çekiniyorum.

  Ne güzel hiç zina yapmamışım, alkol içmemişim, domuz eti yememişim, faize bulaşmamışım. Peki bunca ettiğim küfür? Gözümü çoğu haramdan korumamam? Hatta kimisine bilerek bakıyor olmam? Her ne kadar yalan söylememeye gayret etsem de geçmişte söylediğim yalanlar? Namaz kılmamam? Okumamam? Boş işlerle uğraşmam? Kendime gösteriyorum ki, yardımı ve desteği hak edecek hiçbir şey yapmıyorum. Hatta resmen Allah'ın bana yardım etmemesi için uğraşıyorum. 

  Ankara'ya gelmeden önce, biraz da olsa bir şeyler yapıyordum. Okuduğum bölümden soğumam, hayattan soğumayı da beraberinde getirdi. Dediğim gibi: hayatımın erken dönemlerinden beri adam olmayacağımı söylüyordum. Ama adam olmamaya ilk defa bu kadar çok yaklaşmış hissediyorum kendimi. İyice de kaplıyor içimi bu his. Tüm umudum yavaş yavaş yok oluyor. Böyle cidden yaşamak istemiyorum. Öteki taraftansa, ebedi cehennemde yanmayı daha da istemiyorum. Tam bir ayran-göt durumu.

  Ben bir pisliğim. Hem içim hem de dışım pis. 5 günde bir banyo yapar oldum. Kedimin ve arkadaşlarımın kalbini kırmamak için kendimi zor tutuyorum. Kendime olan kızgınlığımı, istemsizce dışa vurmak istiyorum.

  Haberlerde, sosyal medyada gördüğüm o suçlular var ya: hani şu tecavüzcüler, katiller, zorbalar, terbiyesiz ahlaksızlar, işte onlara ceza vermek isterken içimde doğan şiddet hissi, kendim hakkında bir şeyler düşünürken de doğuyor. Ne kendime zarar veriyorum, ne de kendimi düzeltmeye çalışıyorum. Demek ki o insan müsvettelerine karşı "yaparım-ederim" dediğim şeyler de asılsız ve yalan. Al işte, kendime bir eksi daha. Kötü yanlarımı sayarak bitiremem. Öte yandan, aklıma hiç iyi yönüm gelmiyor. "Bak şu yönün iyi, bu yönün şöyle" diye konuşan olursa da, o savunduğu şeyleri sadece öyle gördüğü için öyle konuşuyordur.

  İnsan kendine karşı ne kadar dürüst olabilir? Dürüstlüğünden ne kadar emin olabilir? Kesin şeyler haricinde, kesinlik ne kadar kesindir?

  Ben neyden zevk alırım Allah aşkına? Aklıma gelmiyor hiçbir şey. 1 dakika durup düşündüm, yine gelmedi. Düşünmek de işkence gibi geliyor. Bu nasıl bir iç bunaltısı lan böyle? Kalp atışı gibi amına koyayım: sürekli pompalıyor içime.

  Bir müzik grubunun bütün şarkılarını sevmem pek mümkün değil. ancak, 1 ya da 2 şarkı varsa mümkün olabilir. Aynı şekilde insanları da bütün olarak sevmenin mümkün olmadığı kanaatindeyim. Ama Allah, bütün olarak sevilebilir geliyor. Her ne kadar aklımı aşan şeyler olsa da, aklıma ve duygularıma aykırı olan bir şey yok. Evet, Allah'ın tecavüzlere, çocuk katline ve dünyadaki daha nice bilip bilmediğim kötülüğe izin vermesi gerçeğini bilmeme rağmen. Hangisine izin verir hanhisine vermez tam olarak bilemem mümkün değil tabii bunu da dile getireyim. Ama şunu biliyorum: o kötülükleri yapın demiyor. Hatta yapmayın demekle de kalmayıp kullarını tehdit ediyor. Kendi için tehdit etmiyor herhalde. Eğer bizi tehdit etmezse, eleştiriden ya da bizim ona zarar verebileceğimizden korkusu yoktur kesinlikle. Yine bizim için tehdit ediyor bizi. Buna rağmen insanlar, birbirlerine ve dolaylı olarak kendilerine kötülük ediyorlarsa, bunun sorumlusu nasıl Allah olabilir?

  Yatıp, düşünmekten kurtulmak istiyorum. Ama uyumaya çalışmak bile angarya olarak gözüküyor gözüme. Telefonumu alıp, yatakta aptal bir orospu çocuğu gibi zaman geçirerek uyuya kalmak istiyorum ama buna da şarjım müsaade etmiyor. Telefonu şarja takıp oynamak istiyorum ama buna da 5'li prizimin boyu müsaade etmiyor. Aslında hemen yatağımın yanında ama bilgisayarım da aynı prize bağlı olduğu için biraz daha ileride tutmam gerekiyor prizi. Bilgisayarın fişini çekersem de bilgisayar kapanır ve ertesi gün açmam 1 saat sürer. Puh amk.

  Neyse kapattım. Saat: 06:39.

Yorumlar

Popüler Yayınlar