Klasiğim
9 Mayıs 2020, Cumartesi; Saat - 08:49. Yine yazmaktan başka yapabileceğim bir şey yok. Yapmam gereken ve birikmiş şeyler çok. Nasıl burada sonuçlandım anlamadım. Neyse.
Yine tatsızım. Yine isteğim yok. Ruh halimi yansıtan, zaten kafamda çalan şarkı dinliyorum. Duman - Kolay Değildir. Askerlik üzerine yazılmış bir şarkı neden ruh halim bilmiyorum. Beni çeken, büyük ihtimalle tınısı. Bu arada Chrome'ye geri döndüğüm için yazıların altı artık kırmızı değil.
Tadım yok yine. Çözüm bulmaya da yok tadım, dertlenmeye de. Yazınca, bir tık daha normalleştim. Tabii yine eksideyim. Şimdi şarkı değiştirdim. Duman - Ah. Tadım olmadığımdan, internetten isteksizce, yine medet umdum ve şöyle bir yazı okudum:
İnternete arattığım soru şu: Why am I losing interest in everything? Çıkanlardan bazıları:
"Sneha Herle, This too shall pass!
Updated Nov 1, 2016 · Upvoted by Riddhi Banik, Undergraduate at National Institute of Technology Durgapur (2014-present) and Kushal Pahuja, Student of Psychology · Author has 114 answers and 1.1m answer views
This is very normal. I too have felt the same many a times.
These are phases, and I am 100% sure, that this would not last forever. It will change.
Few months ago, I suddenly developed tremendous interest in coding, and I started with Codechef and completed the Beginners portion. I was so crazy. Day and night I used to sit and solve the questions. But then, my interest started to wane. Now, after a long break, I am back to coding, currently learning JAVA and data structures too.
Same goes with movies and series. There was a period when my nights were reserved for Breaking Bad. I was so addicted to that series, I completed all the seasons really quickly. And then, exams came, I lost my flow. But, then again, last week, I was on a Fast and Furious marathon. I watched all 7 movies in mere 2 days. Pheww.
It happens. These are phases. Just let it be. Something or the other will happen, that would help to regain your interest.
Good luck! :D Remember this quote. Always.
“It might take a day, it might take a year. But what's meant to be, will always find its way back to you!”"
Bunu okudum ve siktir git dedim. Sonra da şunu yarıya kadar okuyup aynı şeyi tekrarladım:
"You are suffering from depression. Yet, depression is just a symptom and not the cause. The cause, of course, is in your mind. You believe things that simply are not true. You have also forgotten where true happiness comes from. So I will remind you. Mind you, I am speaking about the mind, heart and soul. I am not speaking about the body in any way.
Happiness comes from Peace.
Peace comes from Love.
Love returns when fear is gone.
Peace comes from Love.
Love returns when fear is gone.
There is no fear in Love. Fear hides Love but cannot destroy Love. Your Love is always there but fear makes you think it is not.
Oh the Joy when we lose our fears and return to the active giving of Love. Simply put, your whole problem is that you are focused on yourself. "What's wrong with me" is a very selfish position. The answer is " There is nothing at all wrong with YOU". It's what you are thinking that is the problem.
"To give is to receive"- Bible
I'm no bible thumper but that is a very important little quote.
I'm no bible thumper but that is a very important little quote.
The key to Happiness is Love. Not getting Love but GIVING Love. This is very easy to forget in this greedy world we live in. We start to focus on ourselves instead of others and before we know it... we feel lonely and empty and unloved and depressed and oh god... the horrors and then we desperately wonder what is wrong with ourselves. "Why me?" me me me!! Get it?
Sheese, why do you think I'm typing you this? To help you? Of course!! But I know it also helps me. To help you, helps me. People need to be helpful or they become helpless. We need to be needed. Being needed makes us feel good. It makes us feel valuable, appreciated, loved, powerful, generous and therefore abundant and alive.
I have a cat. I love my cat. A rescued her as a feral kitten and took her in. She was a mess. Worst case of ear mites the vet had ever seen. She has a broken tooth and a terminal eye infection. She is a needy little thing and there is little I wouldn't do for her. I take care of her. I feed her, brush her, play with her and wipe her eyes several times a day. All this I do without a whimper. She NEEDS me. She gives me nothing in return and I'm fine with that. All I want from her is to be healthy and as happy as can be. To see her purr or play with her toys fills me with joy. When she jumps up on my chest and purrs I almost cry. It's not because what she gives me but for what I Give her. All I want from her is to be happy. That is Love and Love is Joy! Anything else is but a poor substitute for happiness.
You are deluded if you think you want anything more from people than just a sincere appreciation for your existence and care.
Help yourself by helping someone. It's that easy.
You have a choice between being the hero on the white horse or the helpless damsel in distress caged in a tower. What is your choice? Who's having more fun?
Ever meet a nurse in a children cancer ward? You could easily think these people have depressing lives caring for these sick and dying children, but it is not so. These people have the most fulfilling lives you could ever imagine. Suicide and depression are the last things on their minds. They feel needed and are needed. They are heroes.
The number one reason for suicide of the elderly is not physical pain or loneliness. It is because they feel useless. They feel unneeded.
Get it?
It is so easy to forget that when we are depressed it is not because of what we are not getting. It is because of what we are not GIVING.
Peace..."
Yarıya kadar değil, sadece 1.paragrafı okuduğumu fark ettim. Devamını da okumayacağım.
Tadım yok ki. Düzelmeye nasıl enerjim olsun? Yazasım da yok; kaç dakikadır öyle duruyorum. yazmayı bıraksam, yapacak başka bir şeyim de yok. Bıktım be amk. Ulan hiçbir şey yapmayıp, sonra bitik bitik takılan da yine benim. Tamam, her şey belli de, yapmaya ne enerjim ne de hevesim var.
Anime izleyeyim diyorum, daha başlamadan vazgeçiyorum. Yarıda bıraktığım şeylerin haddi hesabı yok.
Lise 3'ten sonra, üst üste beni bitikliğe iten olaylar mı acaba şuanki ahvalimin sebebi? Şimdi aklıma, güzel bulduğum şeyler geldi. Anlatayım da içimde kalmasın.
Okuldan eve dönmek için, 3 vasıta yapmam gerekiyordu. Önce, metroya kadar minibüse biniyordum. Bazen Gülsuyu'nda, bazen de Hastahane'de iniyordum. Sonra metroyla Yenisahra'ya. Yenisahra'dan da, en bitik kısım olan, eve kadar minibüs. Her zaman kulaklıkla müzik dinlerdim. Aksi halde bir buçuk saatlik yol, işkence olurdu. Minibüsçülerle sıkıntı yaşamazsam, metronun sonuna kadar güzel geçiyordu. Yağmur yağarken, ağacın altında, o ağaçlı sokağa bakarak, minibüsü beklediğimi hatırlıyorum. Arkamdaki diğer bekleyenleri ne duyuyorum ne de seziyorum. Sadece benim ayakta olduğum ve müzik dinlediğim metro da hep güzel olmuştur. Sinirini bozan insanlar, oturdukları için uzak gelirlerdi. Zaten aynı müziği de dinlemiyorduk. Yani apayrı dünyalardaydık. Güzel, mutsuz zamanlardı. Çünkü tam anlamıyla kişiliğimle çelişmiyordu. Kendi istediğim şeyi yapıyordum. İngilizce sorularımı çözüp eve siktir oluyordum. Diğer dersler sikimde değildi ve sınava girerken bile sikimde olmadılar. 3 ay kadar, hayal kırıklığından dolayı, biraz rüzgarda savrulmuştum. Beni bu avareliğe sürükleyen hayal kırıklığım ise: Boğaziçi için, diğer dersleri de siklemem gerektiğini öğrenmiş olmamdı. O zamanlar sikleseydim, geç değildi. Ama kim sikler :). Sonra dedim sikerler Boğaziçi'ni. Nasıl olsa İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi İzmir, Ankara bendeydi :). Sonuç olarak bunları kazanamam da büyük kapak olmuştu :D. 3 gün ateşli şekilde yatmıştım sajktghsalgıkhjsalgıhksafgfljş. Ulan şimdi düşününce baya komik geldi. İşe falan bile gidememiştim.
Şimdiki durumumu düşünüyorum da, hiç komik gelmiyor. Ankara'da Japon dili ve edebiyatı okuyorum. Daha 2. dönemin vizeleri yeni bitti ve ben neredeyse başladığımdan beri bırakmak istiyorum. Çok emek isteyen, yorucu ve ilerledikçe kolaylaşmaktan ziyade zorlaşan bir illet olduğunu anladım. Şimdi kafamda, bizimkileri ikna edip, köye gitmek var. İstiyorum, ama yapabilir miyim? Daha banyoya girecek enerjim yok amk. Haftada 1 yıkanan pislik herifin teki oldum. Ulan bir insan, banyoya girmek için kendini gaza getirmek ihtiyacı çeker mi? Çekiyormuş.
Ulan o kadar güzel şarkı vardı bildiğim. Hani? Gelmiyor hiçbiri aklıma. Müzik bitince darlanıyorum. Sıkıntı basmaya başlıyor. Ama Duman'da yeter dedirtti. Biraz kurcalayayım Youtube reyizi, belki bir şeyler bulurum. (kurcalarken, arayıp efor sarfetme ve bir şeyler bulamama sıkıntısı şimdiden bastırdı)
Aha! Şimdilik buldum bir çerez. The Birthday Massacra - Red Star. Ne uzun ismi var la grubun. Gerçi ne gruplar dinledik sakolgjsalkgjlsakgj. İsme bak şimdi :) A Pale Horse Named Death. Bu ne lan salkjgfslkgajsaglıjsıfgj.
Favorilerime bakarken bir sürü rap gördüm. Nasıl rap dinleyecek enerjim varmış anlayamadım. Aslında, Ankara'ya geldiğimde, hala dinliyordum (şu, olmayan inceltme işaretinin de ta amk).
Hay sikeyim ya. Yine toparlayamıyorum düşünceleri. Mal mal hayaller geliyor aklıma. 2-3 saniye süren, aptal aptal şeyler.
He bak bir şey buldum yazacak: uyu düzen(sizliğ)im. Ama önce şu şarkıyı değiştireyim. 4. tur sarmıyor. Bu malı dinliyorum idarelik: Narut - Yamasugi (RUDE Remix). Kaçta yatıp, kaçta kalktığımı bir tek Allah biliyor herhalde. Günde kaç saat uyuduğumu da bilmiyorum. Öğleden sonraya kadar ayaktayım, sonra iftara ya da sahura kadar uyuyorum. Sonra yine aynı. Bu 2 ya da 3 gündür böyle. Kaç kere iftar, sahur kaçırdım Allah bilir. Şu amk şarkısını da değiştireyim. Sadece 1 kez tahammül edebildim. Aha! Baba'yı açtım: Şebnem Ferah - Yağmurlar. 2 - 3 şarkı dinlerim ya Şebo'dan. Hay anasını sikeyim. Yine yazacak şey kalmadı.
Kafamın içi bomboş. Yalnız bir tek şey hariç: İnstagram'a girmek isteği. Adete, boş ruhlar için yapılmış bir uygulama. Ulan keşfette gezerken zibilyon tane aptalca şeye maruz kalıyorsun ve kusma tadı veriyor, ama başka bir şeyi yapmaya güç yetiremediğin için, takılmaya devam ediyorsun. Oyunlara zaten hiç girmiyorum. Biri gidiyor, öteki geliyor. Dizi, film ve anime için; hatta hayattaki her şey için aynı. Kusma duygusu geliyor. Şimdi de Şebnem Ferah - Mayın Tarlası çalıyor. Bu kadının, benim tabirimle "orta dönem" şarkıları hep hoşuma gitmiştir. Söz, müzik, ses... Yenilerini ve ilk çıkardıklarını dinlediğimi pek söyleyemem.
Bak Yalnız bir nokta kafama takıldı. Şebnem Ferah, Mayın tarlası, Gözlerimin Etrafındaki Çizgiler, Ben Şarkımı Söylerken gibi şarkılarını, çok sıkıntılı ve bunaltılı dönemlerin ardından yazıp bestelemiş. Bunları kaydetmiş, hatta klip çekmiş. Lan hayatının dramını yaşamışsın, bu ne şevktir amk, bu ne kendinde enerji bulmaktır amk?
Ben açıkçası, hayatıma devam edebilir miyim; edebilirsem (ki çok yüksek ihtimalle de edeceğim) nasıl edeceğim merak ediyorum. Bazı şeylerin zamanında olması gerktiğini düşünüyorum. Mesela acıktığını mı hissediyorsun? Gidip hemen yiyeceksin. Bekleyince iştahın kapanıyor. Bunu neden söyledim şimdi? Şimdi yazacağım şeye açıklık getirmek için. Hayatımda uzun zaman boyunca birini istedim. Bir kızı. Bu kız bazen belirli birisi oldu, bazen de sadece sorunlarıma çözüm olmasını beklediğim hayali birisi. 20 yaşımın ortasındayım ve hiç sevgilim olmadı. Artık korkmaya başladım. Birisini bulamamaktan değil; yanlış anlaşılmasın sakın. Bulduktan sonra, kusma hissine kapılmaktan. Ya çoktan ruhuma işlediyse bu bitiklik?
Zevk almıyorum artık hiçbir şeyden. Ne eskiden bayıldığım şeylerden, ne de diğerlerinden. Biraz korkuyorum sanki. Ya da adını bilmiyorum bu duygunun. Ağlayacakmışım gibi soluk alıp veriyorum, ama ne gözümde ne de ruhumda bir damla yaş var. Sorumluluk istemiyorum. En küçüğünden en büyüğüne kadar istemiyorum. Bir tabak çorbadan sonraki sorumluluğu (yemeği) istemiyorum. Kişisel zevklerimden de bıktım. Kitap okumak istemiyorum. Spor yapıp güçlü olmak istemiyorum. Mastürbasyon yapıp kendimi kandırmak istemiyorum. Uzun lafın kısası: bir sikim istemiyorum. İyi olmak da gelmiyor içimden. İyi olmak için çabalamak deyince zaten kusmuk tadını alır gibiyim. Paso sövmek istiyorum. Sövdüğüm için kendimden nefret edip, kendime daha da sövmek istiyorum.
Ya bak kapatmak da istemiyorum yazmayı. Kapatsam, çok yüksek ihtimalle müzik de dinlemeyeceğim. Gidip instagramda takılacağım. Açlığın ve bitikliğin verdiği enerjisizlik içinde hayattan daha da soğuyacağım.
Aslında istediğim bir şey var :). Sevgiğim kızla, 2007 Şebnem Ferah Bostancı Konseri'ne gitmek isterdim.
Dayanamadım, telefonu şarjdan çıkartıp yanıma adlım. Bir sikim yok telefonda da. Ya İnstagram'dan gönderdiğim şeylere cevap yazmşlar,ya da onlar da bir şeyler göndermişler.
Hayatımın belirli evrelerinde, ara ara gelen, kara kalem ya da tuval resim yapma isteği gelmiştir. Son zamanlarda bu istek arttı ve galiba sebebini buldum bu isteğin. Sahip olduğum, kendi elimle bok çukuruna çevirdiğim hayatın dışında bir hayat yaratmak. Sadece görüntüleri olan, karakalemden insanlar yaratmak. Kısacası bir kaçış. Bilin bakalım kim hiçbir şey için efor sarfetmeyecek kadar asalak?
Aklıma daha da acı düşünceler geldi. Kendimi, bir şeylere karşı daha da sorumlu hissettiren düşünceler. Bu yüzden yazmayı bırakıp, Telefon esrarımı elime alıyorum.
Saat - 10:25.
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder