Yine geldim. 30 Nisan 2020, saat 07:33. Bilgisayarım son birkaç gündür sorun çıkartmakta diretiyor. Yazma amacım bu değil.
Uzun bir süredir çok sinirlendiğimin farkına vardım. Ne zamandan beri böyle olduğunu bilmiyorum. Tek bildiğim, uzun süredir böyle olduğu.
Bir olay sonucunda, aniden ve çokça gelen bir sinir. Geldikten sonra, eğer bir yere aktarabiliyorsam, geldiği gibi gidiyor. İçimde kalırsa, beni hayattan soğutuyor (tadımı kaçırıyor). Bir yere aktarmaktan kastım, genellikle pişman olacağım şeyler yapıyorum. Her ne kadar kimseye bu yazdıklarımı göstermeyecek de olsam, yine de, yazmak istediklerimi birisi okur korkusu var içimde. Yaptığım şeylerin utanç vericiliğini de göz önüne alınca, yazması epey zorlaşıyor. Lakin yazmayı, güzel ve etkili bir düşünce biçmi olarak buluyorum.
Sinirlendiğim şey yanımdaysa, fizizksel bir hasar vererek içimi boşaltabiliyorum. Eğer, kızdığım şey, dokunamadığım ya da göremediğim bir şeyse, bağırarak ve küfrederek rahatlamaya çalışıyorum. Küfretmek, genellikle rahatlatmıyor. Fazlasını istiyorum. Dövmek, saldırmak istiyorum.
Evde, babaannem ve kedimle yaşıyorum. İkisi de beni gün içinde kızdıracak bir şeyler buluyorlar. Babaannem beni kızdırınca, sesimi yükseltip hakaret ediyorum. Karşılık verip, zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışırsa: ettiğim hakaretleri hak ettiğini düşünüyorum ve sıkıntı çıkmıyor. Cevap vermeyip, ben haklı olsam bile, darılmış gibi yapınca (ya da cidden adrılınca), kızgınlığımın üstüne bir de pişmanlığım ekleniyor.
Babaannemle yıllardır aynı evde yaşamamıza karşın, kedimle, henüz 5 ay gibi kısa bir süredir bir arada olduğumuz için, verdiğim tepkiler zaman dilimlerine göre değişiyor. İlk ay beni sinirlendirdiğine bağırıyordum. Sonra ufaktan, dişimi sıkarak, fiske vurmaya başladım. Daha da sonra, 2 veya 3 kez patlattım. Amacım hayvanı acı içerisinde kıvrandırmak değildi. O da acı içerisinde kıvranmadı zaten. En fazla vurduğum yerlerini yaladı. Ama ona acı çektirdiğim çok iyi bir şekilde farkındaydım. 2 kez vurduktan sonra başında ağladım. Hala pişmanım. Keşke hiç yapmasaydım ama yaptım. O ise, sesini bile çıkartmadı. Durumun bana ve kediye daha da zarar verdiğini anlayınca başka bir çözüm yolu aramaya başladım. Şunu belirtmeliyim ki: kediye vurur vurmaz sinirim geçiyordu. Aynı zamanda beraberinde gelen pişmanlığı anlatmaya gerek yok. Yine kedime ceza vermeliydim; ama bunu, ona verebileceğim en düşük zararı vererek yapmalıydım. Şanslıyım ki, sevmediği şeyler apaçık ortadaydı. Kolonya, parfüm, deodorant, vs. Bunlardan kesinlikle hiç hoşlanmıyordu. Odamda parfüm sıktığımda, kaçacak delik arıyordu. Ben de çözümü kolonya sıkmada buldum. İlk kolonya püskürtme deneyi çok başarısız ve korkunçtu. Yanlışlıkla ağzında püskürttüm. Salyalarının aktığını görünce panik yaptım. İnternetten biraz araştırdım ama bir şey bulamadım. Ben araştırmamın sonuna gelmeden, kedim normale dönmüştü bile. Kısa bir süre sonra kolonyayı püskürtmeme bile gerek kalmadı. Kolonya şişesini göstermek yeterli oluyor artık.
Ben ne anlatıyorum? Durumuma çözüm bulmak mı? Bu kadar haysiyetsiz durumdayken, çözüm bulabileceğime inanıyor muyum? yazıyı yazarken bile, kedimin, pencerenin kulpunu açmaya çalışmasına sinirleniyorum. Sözde, camı açıp aşağı atlamasın diye, onun yerine endişeleniyorum. Tam şuan düşünüyorum da, acaba ben kedinin yerinde olsam, bu malın yanında mı olmak isterdim, yoksa camdan atlayıp ölmek mi? Kediyle benim bir olmadığımız çok bariz. Ben onun yerinde olsam, çoktan intiharın bir yolunu bulmuştum. O ise, hala gelip sevgi istiyor. Ben de onu sevmek istiyorum. Hatta sevdiğimi bile söyleyebiliriz (başını okşayıp oyun oynamaktan bahsetmiyorum). Ama, ona karşı gösterdiğim agresif tavırlarımı affedemiyorum.
Kesinlikle kedimi seviyorum. Çünkü, eğer sevmeseydim, ona kötü davrandığım için kendimi kötü hissetmezdim. Sevmediğim insanlara ya da herhangi bir şeye kötü davranınca, daha da kötü davranasım gelir.
Şimdi geldik sorunuma. Bundan çok değil, birkaç yıl önce, sevdiğim birine kötü davranabilmeyi bırak, kölesi olurdum. Sevdiğim kızlardan tutun, en yakın erkek arkadaşlarıma kadar bu böyledir. Ama son 3 veya 4 yıldır, çok sinirliyim. Bunun sebebini düşününce aklıma ilk gelen şey babam oluyor. Evet o. Çünkü adını yazarken bile küfretmemek için zor duruyorum. Son 1 yıldır, kaç tane mantıklı hareketine ya da düşüncesin rastladım merak ediyorum. Kendi aptallığı, bana karışması ve beni çileden çıkartması bunca şeye sebep. Ben, o amına kodumun çocuğu Rusya'dan gelmeden önce ders çalışabiliyorum. SPOR YAPABİLİYORDUM. KENDİMLE BAŞ BAŞA KALABİLİYORDUM. ARAŞTIRMAKTAN ZEVK ALIYORDUM. KİMSEYE BİR ŞEYİ İSPATLAMA DERDİM YOKTU. Münazara yaptığım insanlarda ya bir şey öğrenirdim, ya da onlara karşı haklı çıkardım. AMA BU AMINA KODUMUN ÇOCUĞU, HAKSIZ OLDUĞUNU KABUL ETMİYOR. ÜSTÜNE ÜSTLÜK BENİM HAKSIZ OLDUĞUMU SÖYLÜYOR.
Yoğun isteği üzerin, kedimi biraz sevdim ve sinirim biraz yatıştı. Rahat bırakırsa, zorlanmadan yazabileceğim. Neyse. Sorun "O" oç.
Sinirlenmemin yanı sıra, üzücü olaylar da aynı ana denk geldi. 6 ay boyunca çağlayla konuştum. Kedim 5 aydır benimle, ama Çağlayla geçirdiğim 5 ay ve kedimle geçirdiğim 5 ay arasında kıyaslanamaz bir uzunluk, bir süre farkı var. Bu 6 ayın, 3 ayını ona, onu sevdiğimi söyledikten sonra yaşadık. Daha çok yaşamadık.
Küçük kardeşi Yasin ve anneannesi hariç, ailesini pek sevmezdim. O da öyle. O ailesi yüzünden üzüldükçe, ben de onun için üzülüyordum. Bu paragrafa devam edemeyeceğim.
Sanki artık birbirimizi tanımıyoruz onunla. O zamanlar çok büyük ihtimalle onu hiç anlamadım. Şimdi olsa anlamaya beynim yeter mi? Bilmiyorum. O, o zamanlar kimdi; bilmiyorum. Ya şimdi kim? Şimdiki ben, o zamanki ben değil; işte bunu biliyorum. Şimdi olsa onu yine sever miyim böylesine? Ya şimdiki onu sevebilir miyim? Ona olan kızgınlığım aklıma sık sık, ya da hiç gelir mi? Yani geçmişe takılmadan devam edebilir miyim? Ona kızgın mıyım ki? Neye kızmıştım? Kızılması gereken her şeyine hak vermemiş miydim? Hala vermiyor muyum? Bu kadar hak verdiğim için sevmiyor muyum? Hala neden ona geri dönmek istiyorum? Sanki, onunla tekrar konuşsak, geçmiş unutup, birbirimizi tanımaya çalışarak, kinimizden ve dışarıdaki pisliklerden uzak, yine başarısız olacakmışım gibi, onu tekrar elimden kaçıracakmışım gibi. Elimden kaçırmak demekle kabalık etmek istemiyorum. Yanımdan kaçırmak da olur. Ama ikisi de olmaz. Çünkü sen ne elimdeydin, ne de istediğim gibi yanımda. Ben, senin için neydim bilmiyorum. Arkadaş mı? Neden benimle arkadaş olasın ki? O amına kodumun Iğdır'ında yalnız hissettiğin için mi? Evde moralin bozuldu da, afyon olarak beni mi buldun? Zekiydin, zeki arkadaşların vardı. O sevdiğin çocuğun boşluğunu doldurmak için miydi? Anladıklarımı, anlamak istemiyorum; kalanını da anlamıyorum zaten.
Senden sonra her şey sıktı biliyor musun? En iyi oyun 1 ay, en iyi müzik 1 gün. Senii hatırlatanlar başka. Ankara'ya geldim. Anakra, Ankara gibi. Ruhum, Vega'nın en çok seni hatırlatan şarkıları gibi. Bir anlık boşluk, bir bakmışım yine sana dönüyorum. Birinci sırada hep sensin. Gözümü hiç durmadan dolduran. Kalbimi bir türlü boş bırakmayan. İlk kurduğum cümleden beri yarım konuşmuşum sanki. Çünkü doyamadım seninle konuşmaya. Özür dilerim, değerlendiremedim bize ayrılmış zamanı. Özür dilerim anlayamıdım. Özür dilerim daha iyi olamadım. Zor artık yaşamak. Yemin ediyorum zor. 1 dakika ara vermek zorunda kaldım. Toparlanmaya çalışıyorum. Ağlamasam, yazacağım. Her şeyimin altındaki sebepsin sen. Mutlu olamıyorum çünkü seninle mutluydum. Yaşayamıyorum çünkü seninle yaşadım. Yapamıyorum. Yapmak istemiyorum. Çok da zor geliyor zaten. Her şeyi çok iyi yapma isteğim, sana layık olma isteğimden. Hem de Allah'tan başkasına layık olmamız gerekmediği gerçeğini bilmeme rağmen. Mükkemmel olamayınca soğuma sebebim sensin. Çünkü yine seni kaybedeceğimi düşündürüyor. Ortada suçlu yok, yalnızca ben çok zayıfım. Umutsuzluğa kapıldım. Umut da istemiyorum. Seni isteyip istemediğimi bile bilmiyorum. Bir çözüm var mı? Varsa eğer, cevabın sadece Yüce Allah'ta olduğunu düşünüyorum. Ama 5 aaydır namaz kılmadım.
Ramazandayız ve oruç tutuyorum. Ama her şey gibi bu da eksik. Oruç var, namaz yok. Bolca küfür. Düzelmeye çalışmıyorum. 5 aydır Kuran da okumadım. Gazabın bana dokunmayacağını mı düşünüyorum? Başkasına mı kötülük ediyorum? Kendi başıma bir şeye güç yetirebileceğimi mi düşünüyorum? Denemiyorum. Denesem de pes etmem ne kadar zaman alıyor?
Yine sabit düşünmeye başladım. Olgu, cidden bu kadar basit mi? Bunun, bu sabit düşüncenin dışında yaptığım şeyler, sadece olguya anlam yüklemek mi? Cevap ne?
Bittim mi? Yazacak bir şeyim kaldı mı? Bir şey yapacak mıyım peki? Hayır, değil mi? Yine asalak gibi günümü geçireceğim. Hala yatmadım. Malum, bu saate kadar durmamın sebebi: atomu parçalıyor olmam; hem de her gün. Ya da içsel sorunlarımın hepsine çözüm bulup, mutluluğa eriyorum, değil mi?
Saat 09:02. Yazacak bir şeyim kalmadı. Biraz olan uykum da kaçtı. Bir şey yapmayacağım. Boş hissediyorum. Bitti.
Yorumlar
Yorum Gönder