Tekrar yazmaya karar verdim. 23 Nisan 2020, saat: 03:41. Hem son 1 gündür çalışmadığı için, hem de daha önceden duyduğum "RAM'e çok yük bindiriyor" söylentisinden dolayı, amk Google Chrome'sinim yerine başka bir tarayıcı indirdim. Brave Browser. Bence güzel, ama tarayıcının dilinin İngilizce olması, yazıyı yazdığım sitede bana biraz sıkıntı veriyor. Çünkü, neredeyse yazdığım her kelime İngilizce'ye göre yanlış. Bu yüzden de her bokun altı kırmızıyla çizilmiş durumda. Cidden çok sinir bozucu.
Neyse. Yazmak istediğim şey bu değil; bunu sadece sinirimi bozduğu için yazdım. Yazmak istediğim şey: doğru kişiyi "BULMAK" hakkında. Biraz detaylı bahsetmek istediğimden, aşırı rahatsız sandalyemden, yatağıma geçeceğim. Oh, mis gibi oldu. Götümden belime rahatlama geldi resmen.
Boş hayatımın şu dönemlerinde çoğunlukla yaptığım gibi: İnstagram'da zaman öldürüyordum. Karşıma çok da anlam veremediğim, sanırsam filmden bir kesite denk geldim. Adam ağlamaklı durduğu ve kadın güzel olduğu için açıp baktım. Altındaki yazıyı beğenmiştim. Sadece ana fikri hatırladığım için telefonumu açıp bulmaya çalışacağım. Büyük ihtimalle beğendiğim için bulmam çok da zor olmayak. buldum. Şöyle:"I feel most alone on a bad date, when you're sitting across from someone who clearly doesn't get you and never will. You wonder how someone that looked so good on paper could get lost in translation? You wonder just how hard it is to find someone who looks at the same things the same way you do. Feeling like you're not being heard or recognized and sitting across from a person who was supposed to be part of your tribe but isn't. Not even close. I feel the most lonely when I'm supposed to be feeling a connection but can't or won't or don't. You bank on feeling one way and you end up feeling another. That's the worst.". Bunu okuduktan hemen sonra tuvalete gitmem gerekti; dolayısıyla düşünme faslı tuvalette gerçekleşti. bunu yazan ağabeyimizin (erkek olduğunu düşünüyorum, çünkü videoda hoşnutsuz olan taraf ağabeyimizdi) hatasının: "aramak" olduğunu düşünüyordum. Bana kalırsa "O" kişiyi arayarak bulamazsınız. Bunun sebebini açıklarım. Sonra dedim ki: "Lan ya arayarak bulunuyorsa? Sonuçta durup beklersen, sadece durup beklemiş olmak ihtimali var." işte bundan sonrasında (tuvalet faslının devamı) kafam düşüncelerle doldu.
Şimdi açıklamayı yapayım. Bana göre "O" kişiyi arayarak bulamayacağımızı düşünmemin sebebi: ihtimalinin olmamaya yakın olması. eğer mümkünse bile, nereye kadar dayanabiliriz? Ben yolun başında pes eden tiplerdenim. Şuanki durumum da pes etmişlik olabilir. Hedef belirleyip, deneyerek eşini aramak, hedef belirleyerek eşini aramak gibidir. O kadar eşsiz bir saçmalık ki: benzetecek bir şey bile bulamadım. Hedefimizi, belirli şeylere göre belirleriz. Bunlar, kişiden kişiye farklılık gösterir. Ama çoğunluıkla dış görünüşe göre hedef belirleriz. Yazımın devamına, erkek olduğumdan dolayı, kendimin ve erkek arkadaşlarımın tecrübelerinden bildiğim kadarıyla devam edeceğim. Gördüğümüz birini hedef yapan şeyler arasında: saçının kısa olması, sigara içmesi, renkli gözlü olması, siyah giyinmesi, gözlük takması olabilir. Bu saydıklarım, bir arkadaşımın beğendiği tarzdaki kız tipine örnektir. Benim için ise, bir kızın sigara içmesi, kesinlikle eksidir. Diğer saydığım şeyler pek takılmam; ama altındaki sebepler can sıkıcıysa, yine eksidir. Ne gibi mi? Gözlük takan, kısa saçlı, siyah giyinen, kısacası: Leon The Professional'daki küçük kızın, büyük halini düşünün. Kadıköy'de bu tiplerden zibilyon tanesini hiç zorlanmadan bulabilirsiniz. Bu tiplemeyle bir sorunum yok, Ama bu tip + Kadıköy = not my type. Kesinlikle olmaz. Kadıköy kafasında olmayıp da bu tipte olan birisi varsa neden olmasın, ama henüz böyle birinin var olduğuna inanmıyorum. Varsa bile, henüz Kadıköy'ün varlığından bihaberdir. Eğer hem Kadıköy kafasını biliyor hem de o kafada olmuyorsa (rol kesmekten bahsetmiyorum) kesinlikle tanışmaya değer birisi olduğunu düşünüyorum bu kişinin.
Konudan baya uzaklaştım. Kendimize seçtiğimiz hedef kitlemizden bahsediyordum. Yukarıda yazdıklarım, hedef koymamıza yardımcı olan şeylerden sadece birazı. Ağabeyimizi hataya düşüren yere gelir isek, ağabeyimizin basamak atlaması.
Olayın basamak atlanmamış halinin şöyle olduğunu düşünüyorum: hedefimizi belirledik ve hedefe yanaştık. Konuşmak isteğinde bulunduk. Kabul ederse ne ala :). Kabul ettiğini varsayalım. Konuşmamız: beklentiden arınmış ve karşımızdakini tanımaya yönelik olmalıdır. Nasıl mı? Karşıda ne aradığınızı zaten biliyorsunuz (ya da ben şuanda bildiğinizi varsayıyorum). Ne aradığınızı bildiğinize göre, karşınızdaki öyleymiş gibi kendinizi umutlandırmak yerine, öyle mi değil mi diye aramanız lazım. Bu şekilde nokta atışı yapılabilir. Eğer tanımadığınız birine, olmadığı sıfatlar yüklerseniz, sonunuz ağabeyimizinki gibi hayalkırıklığı olur.
Bu taktiği hatalı bulmamın sebebi ise şu: kafanızdaki hedefi arayarak bulma ihtimaliniz çok az. Hatta kalbimden geçtiği gibi konuşmam gerekirse: böyle bir sik bulunmaz. 2. ya da 3. kişiden sonra, yaptığının mantıksızlığını anlamayıp yola devam eden varsa ona artık Ted Mosby diyebilirsiniz. Tek farkları şu olur: gerçek hayat, aptal dizizlerdeki aptal hataları kaldırmaz. O hatalar size yol su elektrik olarak geri döner. Benim bu koşullar altında vardığım sonuç: işimin Allah'a kaldığıdır. Beşeri imkanlarla bana uygun olan lişiyi bulabileceğimi sanmıyorum.
Bu kadar insanın evlenip bir ömür boyu yaşaması hakkında da birkaç şey söylemek istiyorum. Ben insanların %99'unu aptal ve iğrenç yaratıklar olarak görürüm (kendimi de aptal olmasam da aptallık yapan ve dolayısıyla iğrenç olan bir insan olarak görürüm; ama, yine de, kendimi aptal ve iğrenç insanlardan üstün görürüm). Dolayısıyla, çoğunun evlenirken çizdiği sınırların alanının geniş olduğunu düşünüyorum. Kimisi aldırış etmeyecek kadar mezhebi geniş ya da İbrahim Ağabeyin tabiriyle mezhepsiz (en doğrusu olduğunu düşündüğüm tabiriyle GAVAT), kimisi de adam akıllı sınır koyamayacak kadar aptal. Bu düşüncemin, erkekler için olan kısmını, ben de erkek olduğum için biraz da olsa bilebiliyorum. Aklıma gelen erkek tipleri: ona bakan güzel bir kadın varsa, ne olursa olsun evlenen tip; biraz hormonlarının etkisiyle, biraz kendi içinin pisliğiyle beyninin mantık ve sağlıklı düşünme bölümlerini karartmış olan tip; maddi ya da itibari menfaatleri doğrultusunda ilişkiye giren tip; sevgilisini hamile bırakıp, kürtaja niyet aşamasındayken, bir şekilde kızın ya da kendi ailesinin haberi olduğu için evlenmek zorunda olan tip. Bunlar ilk aklıma gelenler (görücü usulu vs. yazmaya gerek görmedim).
Tuvalette düşündüğüm şeye geri dönüş yapalım. İşler düşündüğüm şekilde ilerliyor olabilir; çünkü henüz,yola benim kafamla çıkıp da, sınırlarından taviz vermeden sonuca ulaşan birini ne gördüm ne de duydum (amk Ted Mosby'si hariç). Ama ya böyle değilse? Ya benim kafamla yola çıkıp, arardığını bulan birisi varsa? Eğer böyle birisi varsa, bu benim tezimi çürütür. Eğer tezim çürürse, hayatının sonuna kadar birini bulmayı ümit edip, bunun için çabalamadığından mütevellit başaramayan birisi olacağım demektir. Biraz korkutucu.
Bana her ne kadar korkutucu gelse de, bilinçaltımın derinlerine işlediğini düşündüğüm bu düşünce, osurmayı bırakıp sıçmaya başlamazsa, bildiğimi okumaya devam edeceğim.
Lan zaten sebebini bilmediğim bir nedenden ötürü ne yeni bir işe balıyorum, ne de yaptığım işten zevk almamamdan dolayı uzun süre devam ediyorum; bir de yıllardır geliştirdiğim ve benimsediğim taktiğimden vaz mı geçeceğim? Hadi oradan.
Yazıma son veriyorum. Saat - 05:03.
Yorumlar
Yorum Gönder